21 Kasım 2013 Perşembe

Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay

Oğuz Atay ile tek hikaye kitabı olan Korkuyu Beklerken'le tanıştım. Aslında kısa hikayelerle pek aram yoktur. Yazar üstün körü anlatmasın, her detayı, her duyguyu ilmik ilmik işlesin isterim. Bu yüzden de hep romanlara yönelirim. Ama Oğuz Atay'a hikayelerle başlamak istedim çünkü onu okumanın zor olduğunu biliyorum. Yani bu hikayeler Oğuz Atay'ı tanımam için bir ön hazırlıktı bana göre. Yani kitabı basite almıştım, yanılmışım.

Her bir hikayede bireyin topluma yabancılaşmasına, bireysel acılara, mutsuzluklara tanık oluyoruz. Kitapta sekiz hikaye var.  Hikayelerin hepsinde gözümüze çarpan ortak nokta yalnızlık. Beni en çok etkileyen Korkuyu Beklerken adlı hikaye oldu. Korkup yalnızlığına gömülen, korkunun etkisiyle saçmalayan, saldırganlaşan bir adam var bu hikayede. Korkunun insanı nasıl yalnızlığa ittiğini görüyoruz. Hep böyle değil midir? Korktuğumuzda ya da mutsuz olduğumuzda hep yalnızlığımıza kaçmaz mıyız? Yalnızlaştıkça hırçınlaşıp, saldırganlaşmaz mıyız?  Oysa mutlu olduğumuz zamanlarda unuturuz kendimizi, başkalarına koşarız. Yani insana en büyük düşman kendisidir. Kendimizden ne kadar uzaklaşırsak, kendimizi ne kadar unutursak o kadar mutlu oluyoruz sahte dünyamızda.

Arka Kapak
"Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. Kitaba adını veren hikayenin "korkuyu beklerken" kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki iki hikayeyle var ettiği "Beyaz Mantolu Adam"da öyle...S

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder