10 Temmuz 2012 Salı

Benden Selam Söyle Anadolu'ya - Dido Sotiriyu


Asıl adı Kanlı Topraklar olan ve Türkçeye Benden Selam Söyle Anadolu’ya adıyla çevrilen kitap Anadolu'da yaşayan Rumlar ile Türklerin ilişkilerini, yıllarca aynı topraklarda yaşayan bu insanların nasıl bir anda koptuklarını anlatıyor bize. Üstelik yaşanmış bir hikaye ile birlikte sunuyor bu gerçeği.  Bu da kitabın etkileyiciliğini bir kat daha arttırıyor.

Kurtuluş Şavaşı öncesinde ve Kurtuluş Savaşının başlamasıyla Anadolu'da olup bitenleri ve bu durumun Rumlara yansıttıklarını bir Anadolu Rum köylüsü olan Manoli  Aksiyotis'in hikayesiyle takip ediyoruz.

Başta doğup büyüdüğü topraklardan göçmek zorunda kalmış bir insan ne kadar tarafsız olabilir diye çekinmiştim ancak okudukça yanıldığımı fark ettim.

Belki de kitabın en can alıcı yeri olan son bölümde Manoli’nin serzenişine kulak veriyoruz. Aslında bütün öykü burada özetlenmiş;

'Ve sen... Kör Mehmet'in damadı! Hele sen! Niye öyle tiksinerek bakıyorsun yüzüme? Öldürdüm evet seni, ne olmuş! Ve işte ağlıyorum... Sen de öldürdün! Kardeşler, dostlar, hemşehriler... Koskoca bir kuşak, durup dururken katletti kendi kendini!.. 

Anayurduma selam söyle benden Kör Mehmet'in damadı! Benden Selam Söyle Anadolu'ya!.. Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin... Ve kardeşi kırdıran cellatların Allah bin belasını versin!'

Bilindik bir tarihi okuyoruz bu kitapta ama olabilecek en gerçek haliyle; yaşanmış bir hikayeyle...

Arka Kapak
1982 yılında Abdi İpekçi Türk-Yunan Dostluk Ödülü'nü alan bu kitap, kökleri Türkiye'de olan, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Türkiye'den göç etmek zorunda kalan ünlü Yunanlı yazar Dido Sotiriyu'nun en önemli etkileyici kitabı. Türkiye'nin kültür mozayiğinde çok önemli bir yer tutan Yunanlı azınlıkların, Kurtuluş Savaşı öncesindeki ve savaş sırasındaki yaşamlarından gerçekçi kesitler sunan Dido Sotiriyu, kendisini şöyle tanıtıyor: 'Babam sabun yapımcısıydı. Çocukluk yıllarımda ailemle birlikte, doğduğum il olan Aydın'da yaşadım. 1922'de Anadolu'dan ayrılarak Yunanistan'a, amcamların yanına gitmek zorunda kaldım. Ailem daha sonra göçtü oraya. İlk çocukluk yıllarının anıları belleğimden silinmiyordu. Babamın arkadaşı Talat Beyler, sokakta oynadığım Rum ve Türk çocukları bugün bile aklımda. Yaşadığım günlerin, duyduğum gerçek olayların o kadar etkisi ve büyüsü altında kalmıştım ki, bu konuyu ele alan bir kitap yazma isteği içimde çığ gibi büyüyordu. 1962 yılında, Benden Selam Söyle Anadolu'ya adlı kitabım yayınlandı. Bence ilk kez gerçekleri ortaya koyan bu kitapta geçenler tümüyle tarafsız bir gözle yazıldı.'

 

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Sırça Fanus - Sylvia Plath


Otobiyagrafik bir nitelik taşıyan ve yazarın tek kitabı olan, isimleri değiştirerek aslında kendi yaşamını yazdığı romanda okul yıllarında içine düştüğü bunalımı anlatmakta. Kitap boyunca çevresiyle iletişimi kopuk olan, yaşadığı ortamdan namemnun, kendini sırça bir fanusun içine hapsolmuş hisseden Esther Greenwood’un yani gerçekte Sylvia Plath’ın ruh haline tanık oluyoruz.

Ben psikolojik sorunlarda doktorların insanı iyileştiremeyeceğine inanırım. Bir insan ölüm düşüncesini bir kez olsun aklına koymuşsa aklını kaybettirmediğiniz sürece bu düşünceyi onun beyninden söküp atamazsınız. İntihara meyilli olan ve bu yüzden tedavi gören yazarımızın bu kitabı yazdıktan kısa bir süre sonra yaşamına son vermiş olması da bu düşüncemi destekler nitelikte.

Bunun dışında kitap bir günde okunabilecek kadar kolay ve sade bir dille yazılmış. Okurken kelimeler adeta kayıp gidiyor. Çok çok iyi olmasada Sylvia Plath severler için yazarın iç dünyasına biraz olsun tanık olmak açısından okunabilecek bir eser. 

Arka Kapak
Sırça Fanus, 20. yüzyıl edebiyatının efsane yazarlarından Sylvia Plath’ in tek romanı. İlk kez 1963’te yayımlanan kitap, Plath’in kendi gençlik bunalımlarından yola çıkan, büyük ölçüde özyaşamöyküsel bir yapıt. Amerikalı aydınlar üzerinde acımasız bir baskı kuran McCarthy döneminde, üniversite öğrencisi genç bir kızın zihinsel rahatsızlığını, intihar girişimini ve yeniden yaşama dönme uğraşını anlatır Sırça Fanus. Ne var ki, Plath’in şaşırtıcı akıcılıktaki üslubu, ayrıntılara inen keskin gözlemciliği ve kurgulama ustalığı, Sırça Fanus’u iç karartıcı bir bunalım romanı olmaktan çıkarır, insan ruhunun derinliklerinde cesaretle gezinen eleştirel bir yapıta dönüştürür. Şiirleri ve öykülerinde de yabancılaşma, ölüm ve kendini yok etme temalarını işlemiş olan Plath, bu romanın yayımlanmasından bir ay sonra, otuz bir yaşında, yaşamına kendi eliyle son vermiştir.