29 Kasım 2013 Cuma

Zıkkımın Kökü - Muzaffer İzgü

Yazarımız bu kitabında bize çocukluk ve gençlik yıllarını sunuyor.  Muzaffer İzgü Adana'da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğar. Bir yandan okurken bir yandan da hem ailesine destek olmak hem de okul masraflarını çıkarabilmek için çalışmaktadır. Fakirlik içinde geçen çocukluk yıllarını, ailesine katkıda bulunmak ve okumak için giriği işleri, ilk sevdasını bize öyle samimi bir dille anlatır ki sanki okuduğun kitap değildir de Muzaffer İzgü karşında oturmuş tatlı tatlı hikayesini sana anlatıyor hissine kapılırsın.  Kitabın dilindeki samimiyete, anlatımın güzelliğine, mizahına rağmen anlatılanlar pek de keyif verici değildir. 

Kitapta ayakkabılarını anlatırken çok garipsediğim bir an oldu. Okul müdürü ve müfettiş İzgü'nün ayakkabılarını gördüğü halde nasıl tepkisiz kalabildi. Küçücük bir çocuğa bir çift ayakkabı almak büyük bir külfet olmasa gerek. Bir ayakkabı ile uğranılan maddi zararı(!) masum bir çocuğun yüzündeki mutluluk kat kat ödemez mi zaten?

Kitabı okuduktan sonra haberdar olduğum komik/acı bir durumdan da bahsetmeden geçmeyeyim. Bu kitabı Bursa Osman Gazi İlçesindeki bir ilköğretim okulunda öğretmen 7. sınıf öğrencilerine ödev olarak verir. Pek duyarlı bir velinin şikayeti üzerine de kitap bir komisyon tarafından incelenir ve yasaklanır. Haberi gördüğümde kitapta ne vardı da yasaklandı anlamlandıramadım.  Ve şu komik gerekçe çıktı karşıma:

"Ergenlik çağındaki öğrenciye uygun değil"
Komisyon, “Zıkkımın Kökü” adlı eseri inceleyerek “Bahsi geçen okul öğrencisinin sınıf düzeyi dikkate alındığında, ergenlik döneminin ve cinsel gelişimin ön plana çıktığı bu dönemde, her bireyin hazır bulunuşluk ve algılama düzeyi farklılık yarattığından 7. sınıf seviyesine uygun farklı bir kitap önerilmesinin daha yararlı olacağı” kararına vardı.

   
Hayata bu kadar seks odaklı bakan insanlardan başka türlü bir gerekçe beklenebilir miydi? 7. sınıf öğrencisini Pepe ile büyütmek istiyorlar sanırım. Kendilerinden daha zeki bir nesil işlerine gelmez tabi, haklılar bir yerde.

"Umut, ne iyi şeydi. Doktor parası, ilaç parası vermeden bir çocuğun iyileşmesi yoksul evi için umutların en iyisiydi."

"Belki de istese şöyle bir el itişiyle yere devirebilirdi kocasını ama ah şu saygı denen şey... Kocaya saygı hiçbir zaman bu kadının elini kullanmasına izin vermezdi. "O el ki, kocaya kalkan el, öteki dünyada firil firil yanan bir odun olacaktı." Sert odundan yapılmış adamlara öteki dünyada bir şey yok muydu acaba? "

Arka Kapak
Muzaffer İzgü'nün, 'yaşamöyküsü'nü anlattığı Zıkkımın Kökü, aynı adla sinemaya uyarlandı. Memduh Ün ile Macit Koper'in senaryolaştırdığı, yönetmenliğini Memduh Ün'ün yaptığı; Menderes Samancılar, Meriç Başaran, Günay Girik, Elif İnci, Sırrı Elitaş ve Emre Akyıldız'ın rol aldığı Zıkkımın Kökü filmi, Hindistan Udaipur Film Festivali'nde Altın Film, Tokyo Film Festivali'nde Asya'nın En İyileri, İspanya'da En İyi Yönetmen ödüllerine değer görülürken; Adana'da Altın Koza'da beş ödül birden, Kültür Bakanlığı Ödülü, Paris'te 1994'te Cine Junior en büyük ödülünü de aldı.

21 Kasım 2013 Perşembe

Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay

Oğuz Atay ile tek hikaye kitabı olan Korkuyu Beklerken'le tanıştım. Aslında kısa hikayelerle pek aram yoktur. Yazar üstün körü anlatmasın, her detayı, her duyguyu ilmik ilmik işlesin isterim. Bu yüzden de hep romanlara yönelirim. Ama Oğuz Atay'a hikayelerle başlamak istedim çünkü onu okumanın zor olduğunu biliyorum. Yani bu hikayeler Oğuz Atay'ı tanımam için bir ön hazırlıktı bana göre. Yani kitabı basite almıştım, yanılmışım.

Her bir hikayede bireyin topluma yabancılaşmasına, bireysel acılara, mutsuzluklara tanık oluyoruz. Kitapta sekiz hikaye var.  Hikayelerin hepsinde gözümüze çarpan ortak nokta yalnızlık. Beni en çok etkileyen Korkuyu Beklerken adlı hikaye oldu. Korkup yalnızlığına gömülen, korkunun etkisiyle saçmalayan, saldırganlaşan bir adam var bu hikayede. Korkunun insanı nasıl yalnızlığa ittiğini görüyoruz. Hep böyle değil midir? Korktuğumuzda ya da mutsuz olduğumuzda hep yalnızlığımıza kaçmaz mıyız? Yalnızlaştıkça hırçınlaşıp, saldırganlaşmaz mıyız?  Oysa mutlu olduğumuz zamanlarda unuturuz kendimizi, başkalarına koşarız. Yani insana en büyük düşman kendisidir. Kendimizden ne kadar uzaklaşırsak, kendimizi ne kadar unutursak o kadar mutlu oluyoruz sahte dünyamızda.

Arka Kapak
"Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmıyor. Kitaba adını veren hikayenin "korkuyu beklerken" kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki iki hikayeyle var ettiği "Beyaz Mantolu Adam"da öyle...S

10 Kasım 2013 Pazar

Okuma Şenliği - Kış 2013




Pinuccia'nın düzenlediği Okuma Şenliği/ Kış 2013'te ben de varım. Daha önce yaz için düzenlediği etkinliği görmüş ama zamanım olmadığı için katılamamıştım. İkincisinin düzenlendiğini görünce hemen listemi hazırladım. Bu işin en güzel kısmı liste hazırlamak sanırım. Hazırlarken bir hayli eğlendim. İşte Okuma Şenliği/ Kış 2013'te benim okumayı planladıklarım. Bazı kategorilerde kararsız kaldım ve iki kitap ekledim. Yine daha sonra değiştirebileceğim bazı kitaplar var. Şu an için onları okuyacağımdan emin değilim. 

1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.
- Bülbülü Öldürmek - Harper Lee - Altın Kitaplar (368 sayfa)

2. Kategori (10 puan):Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
- Gülün Adı - Umberto Eco - Can Yayınları (601 sayfa)

3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
- Kaplumbağalar - Fakir  Baykurt - Literatür Yayıncılık (368 sayfa)

4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
- Tutunamayanlar - Oğuz Atay - İletişim Yayıncılık (724 sayfa)


5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
- Gazap Üzümleri - John Steinbeck - Remzi Kitabevi (480 sayfa)

6. Kategori ( 15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir yazarın bir kitabını  okuyanlara.
- Murtaza - Orhan Kemal - Everest Yayınları (360 sayfa) - Değerlendirmem-

7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.
- Tirza - Arnon Grünberg - Alef Yayınevi (484 sayfa)

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
- Şato - Franz Kafka - Cem Yayınevi (412 sayfa) - Değerlendirmem -

9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.
- Kar - Orhan Pamuk - Yapı Kredi Yayınları (464 sayfa)

10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
- Burma Günleri - George Orwell - Can Yayınları (315 sayfa) veya Lolita - Vladimir Nabokov - İletişim Yayıncılık (364 sayfa)

11. Kategori ( 25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.
- Bozkurt - H. C. Amstrong - Noktakitap (248 sayfa)

12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını okuyanlara.
- Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları (220 sayfa) -Değerlendirmem-

13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
- Hrant - Tuba Çandar - Everest Yayınları (736 sayfa)

14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
- Kılıç Yarası Gibi - Ahmet Altan - Can Yayınları (344 sayfa) (1998 yılı)  - Değerlendirmem -

15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
- Ve Durgun Akardı Don 1,2,3 - Mihail Şolohov - Evrensel Yayınevi (1140 sayfa) veya Esir Şehrin İnsanları Üçlemesi - Kemal Tahir - İthaki Yayınları (1338 sayfa)


6 Kasım 2013 Çarşamba

1915: Ermeni Soykırımı - Hasan Cemal


Tarihimizin karanlık yüzünü; 1915 Ermeni Soykırımı'nı,  bu utanç verici yükü sırtımıza bindiren, 1915 olaylarının sorumlularından biri olan, İttihat Ve Terakki mensubu Cemal Paşa'nın torunu Hasan Cemal'den dinliyoruz. Büyük ihtimalle bu kitabı görenlerin aklından geçen Hasan Cemal'in bu olaya sebep olan dedesini aklamaya çalışacağıdır. Ama hayır, Hasan Cemal dedesinin günahını sırtlanmamış.

Hasan Cemal bu kitapta bize 1915'te olanları değil 1915'in kendisi için ne anlam ifade ettiğini anlatıyor. . Zaman içinde fikirlerinin nasıl değiştiğini, Ermeni soykırımı konusunda Türkiye'nin içinde bulunduğu kör durumdan nasıl kendini kurtarmayı başardığını anlatıyor. Yani burada bir özeleştiri okuyoruz Cemal Paşa'nın torunundan.

Zamanla kendinde olan değişimleri anlatırken Türkiye'de meydana gelen siyasi olaylara da, suikastlere de değiniyor. Trakya olaylarından, varlık vergisinden, yurtdışında suikaste kurban giden Türk diplomatlardan, Hrant Dink'ten, Susurluk'tan ve daha birçok olaydan kısa kısa bahsediyor bize. 

İttihat ve Terakki'yi seven, sevmeyen, sağcısı, solcusu söz konusu milliyetçilik olunca tek bir ağız olmuşçasına bağırıyor. "Sözde Ermeni katliamı yalandır." Başına sözde kelimesini ekleyince, veya bir grup tarafından inkar edilince gerçekler değişir mi hiç? Ermenileri biz öldürmedik de neden başkalarının günahını yükleniyoruz? Evet zamanında bizden birileri sizin ailelerinize bunu yaptı ama biz onlardan değiliz. Bu cinayet karşısında sizin yanınızdayız demek neden bu kadar zor anlamış değilim.

1992'de Hocalı'da yaşananlar ne kadar katliam ise 1915'te Anadolu'da yaşananlar da o kadar katliamdır. Ölümün ırkı olmaz. Onlar da ölülerinin arkadasından yas tutar. Acısını yüreğinde taşır. Bu duygular sadece bize özgü değil. Barış için yapamız gereken tek şey empati. Bu hem o taraf için geçerli hem de bizler için.

Ben kendi adıma Ermeni soykırımı yoktur diyerek ben doğmadan işlenmiş bir cinayetin katili olamam, kimsenin günahını yüklenemem. 

Arka Kapak
Hasan Cemal gazetecidir, tarihçi değil.

Bu kitap da tarihi bir araştırmanın ürünü olarak yazılmadı.

Hasan Cemalin 1915 ve Ermeni sorununa ilişkin kişisel serüveni sayılabilir elinizdeki bu kitap.

Hasan Cemal, ilk kez, 1999da yayımlanan "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" isimli kitabında, siyasal görüşlerinin zaman içinde nasıl değiştiğini, hangi kaynaklardan beslendiğini, yani siyasal özyaşamöyküsünü anlatmıştı, kendi kendisini de sahici bir eleştiri süzgecinden geçirerek...

Hasan Cemal bu kitabında 1915le ilgili olarak nereden nereye geldiğini yine özeleştirel bir dille anlatırken, Türkiyenin "kayıp tarihiyle icat edilmiş" tarihine de ışık tutmaya çalışıyor her zamanki içtenliğiyle...