18 Mayıs 2012 Cuma

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell



Kitapta yepyeni bir dünyayla karşı karşıyayız. Bu dünya üç devletten oluşmakta. Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya. Bu devletler arasında etkileşim mümkün değil. Her ülke kendi sınırları içinde yaşamakta. Kahramanımız Winston’un ülkesi ise  Okyanusya’dır ve kitap Okyanusya üzerinde ele alınıyor.

Bir korku ütopyası olan bu ülkede düşünmek bile suçtur. İnsanlar mimik hareketlerinden dahi suçlu bulunabilir. Sevgi, aşk, aile bağları gibi unsurların ortadan kaldırıldığı çocuğun babaya düşman edildiği bir ülkedir burası. İnsanların yapması gereken tek şey ülkenin sahibi olan, her şeye gücü yeten Büyük Birader’i koşulsuz şartsız sevmek ve ülkede egemen olan partiye sadakatle bağlı olmak.

Bu ülkede insanlar bulundukları durumdan hiçbir zaman şikayet etmez çünkü daha önce nasıl bir durumda olduklarını bilmemektedirler. Geçmiş her an değiştirilmekte, gerçekler çarpıtılmaktadır. Zaten düşünmenin suç olduğu bir yerde geçmişi kurcalamak kimseninin yapmaya cesaret edebileceği bir iş değildir. Düşünce polisi her zaman insanların ensesindedir. Ülkenin her yerine hatta evlerin içlerine dahi yerleştirilmiş tele-ekranlardan insanlar izlenmekte partinin gözüne batan herkes buharlaştırılmaktadır. Bu buharlaştırma öldürmek değil tamamen yok etmektir. Bu kişinin geçmişteki kayıtlardan adı silinir tarihte ona dair hiçbir iz kalmaz. Böyle bir ülkede kahramanımız Winston bazı şeylerin ayırdındadır. Ve bu düzenin değişebileceğine inanmaktadır. 
 
George Orwell'in yıllar önce distopya olarak yarattığı ülke bugünün Türkiye'siyle birebir örtüşmektedir. Bugün bizde  düşünmenin suç sayıldığı, özel hayatın yok edildiği, boynuna doladığın bir bez parçasının suç unsuru olmaya yettiği bir ülkede yaşıyoruz.  Çoktan dibe vurmuşuz da henüz haberimiz yok.

Önemli bir noktayı da belirtmek isterim ki Celal Üster yazdığı önsözde kitabın eski çevirilerine dair bir hatayı düzeltirken kitabın sonunu da söylemektedir. Bu yüzden okuyacakların önsözü en sona bırakmasını tavsiye ederim. 

Arka Kapak 
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırmıştır; Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. 1945 yılında yayımlanan Hayvan Çiftliği’nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmaya çalışmasının öyküsü anlatılır. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan Hayvan Çiftliği’ni 1949’da Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı roman izledi. Orwell’in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkileyecek, güncelliğini hiç yitirmeyecekti.