4 Şubat 2012 Cumartesi

Kodin - Panait Istrati

Kitap 3 hikayeden oluşuyor. Bataklıkta Bir Gece, Kodin ve Kir Nikola. Hikayelerin her birinde birbirinden bağımsız üç kişi üstünde duruluyor. Hikayeleri birbirine bağlayan ise üçünde de bulunan küçük Adrien. Adrien bu kişilerin görünenden farklı yüzlerini bize gösteriyor.

Bataklıkta Bir Gece Adrien ve Dimi dayısı arasında geçmektedir. Bu hikayeden pek bir şey anladığımı söyleyemem o yüzden üzerinde durmayacağım.

Kodin isimli hikaye ise beni en çok etkileyeni. Hikaye Adrien ile yeni taşındığı mahallede yaşayan, kimse tarafından sevilmeyen Kodin arasında geçiyor. Kodin sert, acımasız, herkesin çekindiği bir adamdır. Tabi bu işin görünen yüzü. Adrien’in tanıdığı Kodin ise sevdiği insanlar için canını verecek kadar iyi kalpli biridir. Hikaye çok etkileyici bir sonla bitiyor. Okurken kimsenin sonunu tahmin edemediğini düşünüyorum.

Son hikayemizin kahramanı ise Kir Nikola ve tabi ki yine Adrien. Hikaye ikisinin diyaloglarından oluşuyor.  Adrien, plaçintalar yapıp satan bir Arnavut olan Kir Nikola'nın dükkanında çalışmaktadır. Vatanından uzakta olan, bulunduğu yerde ne kadar iyilik yapsa da kötü olmaktan kurtulamayan bu yabancının bir derdi vardır. Bu derdi onun sözleriyle anlatalım.

"Benim derdim bu işte. Dostlarım için ben, çoğu kez ağza düşecek olgun bir armudum. Kışladakiler için yolunacak bir tavuk. Mahalle halkı için pis bir Arnavut, zavallı Zinkutza'cığım için aşağılık bir ulus. Oysa ben herkesle kardeş olmak isterdim. Ama kimse bunu arzulamıyor. Hiçkimse doğuştan iyi bir insanın iyi kalmasına yardım etmediği gibi, böyle bir talihe kavuşamamış insanın sonradan iyi olmasına da yardım etmeye yanaşmıyor."

Arka kapak
"İstrati doğuştan masalcıdır, bir Doğu masalcısı, kendi anlattıklarıyla coşup büyülenen, öykü başladıktan sonra bırakın başlamasını, bir saat mi yoksa bin bir gece mi süreceğini kendisi bile bilemeyen bir masalcı. Tuna ve kıvrımları... Bu masalcı yeteneği öylesine karşı konmaz bir şeydir ki, canına kıymadan önce yazdığı mektupta ağlayıp sızlanmalarına iki kez ara vermekte, geçmiş yaşamının iki nükteli öyküsünü anlatmaktadır." (Romain Rolland)

3 Şubat 2012 Cuma

Ölmeye Yatmak - Adalet Ağaoğlu

Ölmeye Yatmak, Dar Zamanlar üçlemesinin ilk kitabı. Sonra sırasıyla Bir Düğün Gecesi ve Hayır gelmekte.

Yazar, Aysel'in ölmeye yattığı 1 saat 27 dakikalık zaman diliminde 1938 – 1968 arası dönemi kahramanın kendiyle olan hesaplaşmalarıyla birlikte anlatmaktadır.

Çağdaşı her çocuk gibi Aysel’in de ülküsü bellidir. Okuyacak, atasının istediği gibi modern bir Türk kızı olacaktır. Bu onun vatana karşı bir görevidir. Taşralı bir ailenin çocuğudur Aysel. Ailesinin eski gelenekleri ile modernleşen Türkiye arasında sıkışmış binlerce çocuktan biridir.  Ailesinin gözünde bir hiçtir. Oysa atası bu ülkeyi yüceltmek için kadınlara büyük görev düştüğünü, kadınların da okuyup bu vatana faydalı bireyler olması gerektiğini söylemiştir. Aysel’de atasının istediği gibi okumuş çağdaş bir kadın olmuştur. Peki çağdaşlık nedir? O bir aydındır, iyi bir iş sahibidir, erkeklerle eşit olduğuna inanmaktadır peki Aysel çağdaş mıdır? Bu vatana olan görevini yerine getirebilmiş midir? Sahi nedir onun görevi? Aysel’in kendiyle hesaplaşmasını okurken bir yandan da dönemin siyasi ve sosyal olaylarına tanık oluyoruz:

İkinci dünya savaşının ortasında savaşa girmediği halde Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz hali.  Neredeyse her şeyin karneyle dağıtıldığı bir ortam.  Bu ortamda gittikçe büyüyen sağ sol çatışması. Bu çatışmada gençleri içine çekmeye çalışan gruplar. Büyük bir aşkla Almanya’yı savunurken siyasi dengelerin değişmesiyle Amerika yanlısı olup çıkan aydınlarımız. Ve bunlar gibi yüzlercesi. Sıkmadan, ayrıntılarla boğmadan kabaca bir Türkiye portresi çiziyor Adalet Ataoğlu. 

Arka kapak
Ölmeye Yatmak (1973); Adalet Ağaoğlu'nun, geniş tarihsel akışları "dar zamanlar"da keskinleştiren tekniğiyle edebiyatımıza yepyeni bir soluk kattığı ilk romanı. Bir yanda, Aysel'in saat 7.22'den 8.49'a "ölmeye yattığı" otel odasında kadın, öğretim üyesi ve aydın kimlikleri ekseninde kendisiyle hesaplaşması; öte yandaysa, Ankara dekorunda, 1938'den 1968'e, "işbaşındaki" Atatürk sonrası Cumhuriyet kuşaklarının "düşlenen-olan" sarkacındaki bireysel ve toplumsal tarihleri... Adalet Ağaoğlu (1929); '50'li yıllarda başlayan oyun yazarlığından '70 sonrasında hız alan roman, öykü, deneme ve günce yazarlığına, Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın en önemli ustalarındandır.