Osmanlı'da var olan baskıyı Mehpare Hanım'ın da hayatına taşıyan yazar dönemin atmosferini ustalıkla yansıtır. Şeyh olan eşinden ayrılıp Avrupa görmüş bir beyefendi ve de bir saray doktorunun oğlu olan Hüseyin Hikmet Bey ile evlenen Mehpare Hanım bir şeyhin karısı olarak tekkede geçirdiği sessiz günlerin, ayların ardından Hüseyin Hikmet Bey'le başladığı yeni yaşamında özgürlüğün ve günahın cazibesiyle tanışır. Aynı şekilde baskıyla bunalan insanlar da Osmanlı'da namus sayılan padişahı, halifeyi devirmeye gidecek bir özgürleşme serüveni için hazırlıklara başlar.
Kitapta gayrimüslimlerin başlattığı milliyetçilik isyanlarına, İttihat ve Terakki Fırkasına da değinir. Tarihimizde önemli bir şahsiyet olan Mustafa Kemal Atatürk'ten de İttihat ve Terakki Fırkası içerisinde biraz bahseder.
Hüseyin Hikmet Beyin yaşamı öyle çok ilgimi çekmese de 2. Abdülhamit dönemindeki baskı çok güzel yansıtılmış. Bu yüzden keyifle okudum.
Kitabın ilk basımı Nisan 1998'de yapılmış. Bendeki 29. baskı ise yine 1998 yılının Eylül ayında yapılmış. Yani kitap yazıldığı dönemde bir hayli okutmuş kendini. Bir de "İsyan Günlerinde Aşk" adında devam kitabı var. Onu okur muyum bilmiyorum. Yine bir sahafta karşılaşırsak belki.
Arka Kapak
Kısa sürede çok ses getiren Kılıç Yarası Gibi, Ahmet Altan'ın romancılığında farklı bir aşama; tarihe değişik bir bakış açısıyla bakan, onun insan yüzünü gören bir çalışma. Klasik romanın yeniden doğuşu diyebileceğimiz Kılıç Yarası Gibi, insanı, insan ilişkilerini, duygularını ve aşkı derinlemesine işleyen, yoğun içerikli bir roman. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında, Ermenilerin Osmanlı bankasını basmaları ve romanın başkişilerinden Şeyh Efendinin düğünüyle başlayan roman örgüsü, yirminci yüzyıl başındaki Osmanlı döneminin tarihini, tarihsel kişilerini, siyasal ve askeri gelişmelerini fon alarak, bir yandan Şeyh Efendinin, öte yandan saray erkânından Reşit Paşanın ailesinin alabildiğine renkli ve gizemli bir biçimde birbirine bağlı yaşamlarını izliyor, roman boyunca titizlikle örülmüş bir dantel gibi işliyor. Bu romanı benzersiz kılan, kendi dilini yaratmış olması yanında, yakın tarihimizin gölgede kalmış pek çok olayına ışık tutarken, kurmacayı müthiş bir ustalıkla gerçeklerle yoğurmuş olması. Kılıç Yarası Gibi, okura, `çoktandır özlediğim, okumak istediğim roman' dedirtecek türden bir çalışma. İnanıyoruz ki, yalnız Türk edebiyatında değil, dünya edebiyatında da hak ettiği yeri bulacak.