8 Ekim 2012 Pazartesi

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş - Jose Saramago



Jose Saramago’nun iki romanı Körlük ve Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş kütüphanemde okunacaklar arasında bekliyordu. Daha önce Kabil ile başladığım Saramago’yu Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş ile devam ettirmeye karar verdim. Bu kararımda kitabın ismi önemli derecede etkili olduğu halde okurken aynı etki devam etmedi.

Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde hemen hemen herkesin aklından geçirdiği ölümsüz olma düşüncesinin gerçekleştiği takdirde olacakları okuyoruz. Ölüm ortadan kalktığında kimse sonsuz bir yaşlılığa, düşkünlüğe gark olacağını düşünmez elbet ama olacak olan budur ve Saramago bize böyle bir düzende dünyanın içine düşeceği durumu gösteriyor.  Burada belirtmeden geçmeyelim ki yazar ölümsüzlüğü sadece bir ülkeyle sınırlı tutuyor. İkinci bölümde ölümlerin bir hafta önceden bildirildiği bir düzende olacakları okuyoruz.Bu seferde her an ölüm haberinin geleceği korkusuyla yaşamanın dayanılmazlığına şahit oluyoruz. 


Öncelikle kitabın su gibi akıp gitmediğini söylemeliyim. Üç kitabında da gördüğüm üzere Saramago diyalogları birbirinden ayırmayı pek önemsemiyor. Haliyle bu da kitabın okunmasını zorlaştırıyor. Her sayfası karınca sürüsü gibi harflerle dolu bir kitabı okumak kolay olmadı. Ama tüm yoruculuğuna rağmen bırakamadım. Büyük beklentilere girilmediği sürece okunabileceği kanaatindeyim.

Arka Kapak
Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer, hiç kimse ölmez olur. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayal kırıklığı ve kaosa bırakır. İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla geri döner insanların arasına.
Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: "Ertesi gün hiç kimse ölmedi.