18 Mart 2012 Pazar

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok - Erich Maria Remarque


Kitabı anlatmadan önce Remarque hakkında bilgi vermekte fayda var. On sekiz yaşında Birinci Dünya Savaşı’na katılmış. Savaştan on bir yıl sonra en ünlü eseri olan Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’u kaleme almış. Naziler döneminde kitapları yakılmış ve Alman vatandaşlığından çıkarılmış. Kitapta bir nevi  kendini anlattığını düşünebiliriz.

Gel gelelim kitaba. Kitap, Bu yılki favori kitaplarımdan olacağa benziyor.  On sekiz yaşında iken, daha kendi hayatlarına sahip olamadan başkaları için ölen çocukların savaş ortasındaki yaşamlarını okuyoruz baş kahraman Paul Baumer’den. Ama anlatılan onların kahramanlıkları, vatan aşkları değil. Daha kendilerine ait bir hayatları yokken, annelerinin kolları arasında olmaları gereken bir dönemde onlara yükledikleri görev çok ağır. Öldüreceksiniz.. Oysa öldürdükleri insanlar da tıpkı kendileri gibi henüz gencecik çocuklar, ardında ailesini bırakmış masum köylülerdi. Bu savaş onların savaşı değildi ama ölmek zorunda olanlar onlardı.

Kitabı okurken kalemi elimden bırakamadım. Altını çizdiğim öyle çok cümle var ki. Şu paragrafta onlardan bir tanesi.
“Genç değiliz biz artık. Dağları devirmek, dünyayı fethetmek isteğimiz kalmadı. Tam tersine, kaçıyoruz. Kendi kendimizden, yaşadığımız hayattan kaçıyoruz. On sekiz yaşındaydık. Tam yaşamayı ve dünyayı sevmeye başlamıştık. Bizi bu dünyayı mahvetmekle görevlendirdiler. İlk bomba bizim yüreğimizin içinde patladı. Çalışma, çaba, ilerleme dünyasıyla ilişkimiz kesildi. Böyle şeylere inanmaz olduk.Biz yalnızca savaşa inanıyoruz artık!”

Kitapta hiçbir abartı yok. Dramatikleştireyim diye ölüm sahnelerini uzatmamış, gereksiz ayrıntılara yer vermemiş. En net şekliyle savaşın ne olduğunu göstermiş.

Arka Kapak
Erich Maria Remarque, eserlerinde, şu veya bu politikacının, savaş kışkırtıcılarının, çıkar gruplarının, silah satıcılarının daha bol para kazanması için insanların kıyasıya öldürülmesine karşı çıkar. Savaşları, savaş kışkırtıcılarını, insanlardan yana edebiyatçının yürekli kalemiyle yerer, içyüzlerini apaçık ve bıkmadan anlatır. 

8 Mart 2012 Perşembe

Sizin Memlekette Eşek Yok Mu? - Aziz Nesin


Aziz Nesin okumaya doyamayacacağım sanırım. Hem düşündürüp hem eğlendirmeyi onun kadar ustaca başaran yok bana kalırsa. İnsanı canından bıktıran bu soğuk havalarda öyle de güzel oluyor ki onun hikayeleriyle mutlu olmak.

Bu kitabının diğer kitaplarından ayrı bir özelliği var. Aziz Nesin, içinde yer alacak hikayeleri kendi belirlemiş. "O Geceyi Yazmak" adında bir anısı ile başlıyor kitap. Samimi duygularla anlatılmış kısa bir anı. Ardından Gülmece olmayan bir öykü diye nitelediği  "Tülsüyü Sevmek" isimli hikaye geliyor. Bu hikayeyi çok beğendim. Ve bundan da sonra o muhteşem hikayelerine geçiyor. Böyle 16 hikaye var. "Altı Bekçi Atlıkarıncada" "Alırsınız Cenneti"  "Sınır Üstündeki Ev" ve "Du bakali n'olecak" isimli hikayeler en beğendiklerim oldu. Hele son ikisine kahkahalarla güldüm. Kitabın sonunda 6 tane de taşlaması mevcut. "Bir Değil İki" isimli taşlamanın son paragrafı ise dilime dolandı adeta. Uzun süre söyledim durdum. 

"Bir kendisi var her şeyi bilen, 
 Başka bilen yok sanıyor.
 Herkes kendini bir bok sanır.
 Ama bu herif, 
 Kendini iki bok sanıyor. "

 Keşke daha uzun olsaydı kitap ve daha uzuun uzuun gülebilseydim.

Arka Kapak
Sizin Memlekette Eşek Yok mu? Dünyaca ünlü mizah ustası Aziz Nesin'in diğer kitapları arasında farklı bir yere sahip. Yarım yüzyıllık yazarlık hayatının bir özeti. Bu kitapta yer alan öykü, şiir ve anılar ölümünen önce bizzat aziz Nesin tarafından seçildi. Bir anlamda Aziz Nesin'in en zor ve en anlamlı kitaplarından biri.

2 Mart 2012 Cuma

Yeni Hayat - Orhan Pamuk


Uzun zamandır aklımda Orhan Pamuk okumak vardı. Hangi kitabıyla başlasam diye çok düşündüm ve Yeni Hayat’ta karar kıldım.

Kahramanımız bir tesadüf sonucu karşılaşır malum kitapla. Kitabı okuduğunda artık eskisi gibi değildir hiçbir şey.  Ve kitaptaki yeni hayatı bulmak için uzun bir yolculuk serüvenine çıkar.  

Herkes ağız birliği etmiş gibi Orhan Pamuk’a methiyeler düzerken, Nobel’e layık görülürken benim tek kitabını okuyarak yazarlığı hakkında yorumda bulunmam elbet doğru olmaz ancak kitap hakkında istediğimi söylebilirim sanırım.

Bir çırpıda bitiremedim. Okurken acaba ne olacak diye merakla kitabın sonunu bekleyemedim (Oysa kitap olaylarla dolu).  Hikayeye dahil olamadım. Kitaba ısınamadım, beklentilerimi karşılamadı. İkinci durağım Sessiz Ev olacak ama bu sefer büyük beklentilerle okumayacağım. 

Şöyle de bir detayımız var ki yazar birden okuyucuyla konuşmaya başlıyor.  "Benim zekamdan kuşkuya düşen saldırgan ve alaycı okura ben de saldırgan bir şekilde elinde tuttuğu kitabın her köşesinde yeterince dikkat ve zeka gösterip göstermediğini sorayım mı?" diyerek kitaptaki detayları sıralamaya başlaması ise en beğendiğim bölümdü.

Arka Kapak
Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Kitaplar ve onların hayatınızı değiştiren sihirli etkileriyle ilgili bir roman. Okuduğu kitaptan fışkıran ışığa bütün hayatını veren, kitabın vaad ettiği yeni hayatın peşinden koşan kahraman bir yandan Hayat'ın, Eşsiz Anılar'ın, Ölüm'ün, Yazı'nın, Kaza'nın sırlarına, bir yandan da çocukluğa, resimli romanlara, bir meleğin görünüp kayboluşuna, Dante'ye, Rilke'ye açılan kapılardan geçip başka hayata girer.
Günümüzün en ilginç yazarlarından biri.